Yüreğimden sözlerime dökülüyor cümleler
Tutamıyorum
Serbest bıraktım yüreğimin dilini

Hakkı söylediği sürece
konuşsun...







YÜREĞİMDEN

 Ufak tefek çakıl taşları, bir kaç beyaz tel, bir içimlik yalnızlık... Sıradan gibi görünen bir gün, diğer günler gibi. Sıradan ne varsa, hepsi sırada. Kapıda öylece bekliyorlar. Açmam o kapıyı denemez, mecbur açılacak ve içeriye hızla adım atıp ruhunuza karışacak. Onlarda sizden, yüreğiniz gibi, gözleriniz gibi. Sadece zamanlarını bekliyorlar. Zamanları gelince de zamanınıza karışacaklar ve hayatınıza... Ufak tefek çakıl taşları, bir kaç beyaz tel, bir içimlik yalnızlık. Konuşan dilsizler içinde çırpınan sözcükler, sahibini arayan ve dökülmeyi bekleyen. Söylenecek çok şey vardır belkide, şu an uslu uslu demlenen.    


*******************************************************************************



SAHNE
Bir hayal sahnesimi, bir düşmü. Uykuyla uyanıklık arası hani, ya da "bir varmış bir yokmuş" dercesine girizgah yapılmış bir masalmı. Hangisi hayat perdesi, hangi sahne bizim, yada sahnenin neresindeyiz! Hayattamıyız hayaldemiyiz! Sahnenin arkasında kimler var? Kendisine biçilen rolün provalarını yapanlar mı? Biten rolün ardından tekrar sahnenin arkasına koşanlarmı.

 Alkışlar, nasılda cezbediyor insanı. Nasılda unutturyor bazen insana kendini. Alkışlar unutturmalımı bize kendimizi, başımızı döndürüp ne oldum delisimi etmeli? Hakikatleri unutturup bilinmeyelerde mi boğmalı? Değermi! İnsan dediğin unutmalımı kendisini, abartmalımı rolünü, çizilen çizginin dışına taşıp sonra pişmanlığa yelken mi açmalı?

 Hayır, rolün neyse onu oyna. Çizilen çizginin dışına taşmadan, şekva etmeden! Seni Yaratan hangi rolü daha iyi yapacağını bilerek yarattı seni, başkalarına bakmadan kendine bakarsan göreceksin, az düşünürsen sahip olduklarını, öğreneceksin.

 Bir düş değil aslında hayat, bir masal da değil. Bir koridor, yürüyüp gideceksin, o koridorda karşılaştığın herşeye dikkat ederek. Bazen ardına bakıp "tövbe" edeceksin, bazende "eyvallah" diyeceksin. Susmasınıda bileceksin yerine göre konuşmasını da bazen salı vererek kendini ağlamasını da. Yaşadıklarına "imtihan" diyeceksin, derin bir "oh" çekip hayatı sahibine havale edeceksin. Ve göreceksin kendini paralayıpta yapamadıkların ansızın önüne serilmiş, korkuların gitmiş, hüznün dağılmış. Ve göreceksin sen kendini bulmuşsun kendinde, anlamsızlıkların anlam kazanmış, boşluklardan kurtulup boşlukları dolduran olmuşsun.

 Sahnenin her neresindeyseniz sonsuz varlık sahibinde varlık bulmanız, sonsuz dirlik sahibinde yeniden dirlik bulmanız duası ile.

*********************************************************************************

 HAYALLERİM

Gözlerimde sonsuzluğun büyüsü, özeniyorum bazen gökte salına salına havalanan uçurtmalara. Bir kuşun kanadında olabilmeyi de hayal ediyorum ara sıra. Beni güldüren hayallerim, içinden çıkamadığım bazen kendimi neresinde unuttuğumu unuttuğum hayallerim. Beni ağlatan hayallerim, anılarımla başucumda. "Ben" olmuşlar sanki, ne kızabiliyorum nede bağrıma basabiliyorum. Aslında her insan biraz hayal birazda anı değilmidir? İçindeki çocuğu şımartmak istemezmi bazen, yada yıllanmış, tozlanmış bir anısını avucuna alıp seyre dalmazmı? Bir kendine birde geride bıraktıklarına bakmazmı? Bakar, bakarda gizlice, usulca, kimselere belli etmeden. Çünkü zayıf görünmekten korkar! Hayatın akışı karşısında ki çaresizliğini, zamanın büyük bir bölümünü çoktan yitirişini kendisinden bile saklar. Bazen insan büyüdüğünü ve ne çok anı eskittiğini vitrinlerin çekmecelerinde saklı duran yıllar yılı öncesinden kalma bir fotoğraftan anlar. "hey gidi günler" yada "ben bir zamanlar" diye başlayan cümleleri daha da çoğalmıştır, buna rağmen kabullenmez yığınla zaman kocattığını. Hani derlerya insan en çok kendisini kandırır, doğru. Başkalarını inandırdığını görünce nede çok sevinir kendisi inanmadığı halde bir şeylere.

********************************************************************************

BEN

Bir gece vuruldum ben gündüzlerin gözünden düşerek. Düşlerimi kalp kırıklıklarımla harmanladım, dönüp kendime baktım, gördüm ki, ben çoktan gitmişim. Yeryüzünde bir ben vardım bir de silüetim. Kendimi bazen sevdim bazen sevmedim, bazen öldüm bazen dirildim. Ara sıra kuyularda buldum kendimi Yusuf gibi, kuyulara kendini atan bendim Yusuf'a haset çekenler değil. O'nu bekleyen bir Yakub vardı bir de Züleyha. Beni bekleyenler de vardı bir yalnızlık bir de sükut. Ben umudun sönük kaldığı demlerde o kör kuyularda dönüp kendime baktım, gördüm ki, ben çoktan ölmüşüm...

Ellerimi yüreğime götürdüğüm de üşüdüm. Sonra yere düşürdüm ellerimi, başımı kaldırmak gelmedi içimden. Susmayı o an en iyi ben bildim. Sustum ben sustukça yüreğim üzerime yürüdü. Hesabını sormalımıydı üşümenin, kör kuyulara atılmanın. Sormamalıydı halsizliğimi, mecalsizliğimi anlamalıydı. Beni anlayan bir yüreğim vardı bir de aynada ara sıra baktığım gözlerim. Onlara verilecek hesabım olsa da hazır değildim, olamadım da asla.

Hazır olmadığım çok şey vardı, kendime dönüp baktım, gördüm ki kendime çok geç kalmışım. Sükuta uğradım yeninden, içimde ki kanatların artık çırpınmadığını hissettim. O'damı soğuktan kuruyup gitti yoksa yüreğim gibi, sözlerim gibi, bilemedim. Dönüp kendime baktım, gördüm ki ben sözlerimi çoktan vurmuşum.

*********************************************************************************

BUGÜN CUMA

Bugün cuma, günlerin en güzeli, saatlerin en kıymetlisi, bu gün cuma günü, bu gün dua günü. Dua, her zaman sarılmamız gereken ve hiç bırakmamak üzere sıkı sıkı yapışmamız gereken bir dost. Cuma günlerinin ve saatlerinin ise ayrı bir yeri vardır, daha içten, daha yürekten, daha masumanedir haller ve dualar.

Daha bir içlidir akan göz yaşları ve eller daha acizane açılır Yüce makama. İstekler daha bir durudur ve herkes katılır içine. Dua isteyen kimse ıskalanmaz. Bir dileği, bir beklentisi olan kardeşlerinizi unutmazsınız bu saatlerde. Dudaklarınızdan dökülen kelimelerde onlar içinde yakarırsınız Rabbinize. Ve melekler eşlik eder size bu gün "amin" diyerek, dualarınızın süratle kabul olmasını temenni ederek. Bu gün cuma günü, bu gün dua günü. Kendinize ve sevdiklerinize.

Dert bildiklerinizi unutursunuz bu gün, kurtulmanın ve inşirahın anahtarlarını istersiniz sizi Yaradan'dan. Ve daha bir temizdir kalbiniz bugün, O'nunla buluşmanın heyecanı daha çok kaplar, daha çok ısıtır içinizi. Bu gün kurtulmanın, bu gün af olunmanın günü, af olunmayı dileyerek, dilenerek.

Bugün hediye günü, hiç görmediğimiz ama hiç yabancılık çekmediğimiz Efendimize hediye göndermenin günü. Bir salavat dökülüverir dilinizden akar gider kalbinize ve pasını siler, temizler. Sonra bir salavat daha, bir göz yaşı daha. Bilirsiniz ki bugün hediyeniz ulaşacaktır Yaradan'ın izni ile Efendiler efendisine. Adınız zikredilecektir O'na, ve selamınız. Siz biliyormusunuz O'nu anarak dualarla, salavatlarla kendinizi O'na tanıttığınızı ve şefaatine belki de biraz daha yaklaştığınızı.

Ömür sayfasından eksilen her yaprağın uçup gittiği bir yer var. Kainatta hiç bir şey boşuna yaratılmadığı gibi, hiçbir şeyde boşluğa akıp gitmez. Yaptığımız her işin, söylediğimiz her sözün biriktiği bir yer var. Yaşadığımız herşeyin karşımıza çıkacağı büyük bir gün var. Öyleyse ak olmalı yüreğimizde yüzümüzde. Bizi utandıracak, mahçup edecek hallerden hep uzak kalmaya gayret etmemiz gerekiyor. Kulluk derecemizi yükseltecek vazifelerimizi, sorumluluklarımızı gözardı etmemeliyiz. Düne dönüp baktığımızda gördüklerimiz bizleri tebessüm ettirecek şeyler olmalı. Burada tebessüm ettirsin ki, ahirette de tebessüm edebilelim inşallah.

Bugün cuma günü, bu gün dua günü. Bu gün hıçkıra hıçkıra ağlamanın günü. Bu gün mahşerin provasını yapmanın günü, bu gün günü güle çevirmenin günü. Bir çocuk gibi ağlaya ağlaya dilemenin, dilenmenin günü bu gün. Dualarımızın Allah'ın rızasına eriştirmesi , yüreğimizi temizlemesi, hayır kapılarını açması ve cennetlere yol yapması ümidi ile. Cumanız mübarek olsun. Dualarınız kabul olsun.

********************************************************************************

SÖZ

Sözler vardır insanı anlatan, sultan yapan. sözler vardır güzelliğe götüren, insana biçim veren. birde kelam vardır sözden öte sözden güzel. sözler vardır, bir yerlerde kelamın sahibi Kemalullah'a götüren.

Sözler vardır özü ele veren, bazen hafif, bazen ağır. sözler vardır insanı yoğuran, ve insanlığa insanlık katan. birde kelam vardır sözden öte, sözden güzel. sözler vardır bir anda Kemalullah'a yaklaştıran.

Sözün üstündedir Kelam, Kelam'la daha bir süslenir insan. bir adım daha yaklaştırır cennete. Kelam vardır cennetlerden güzel, sözlerden öte, insandan öte. Ve en önce söylenen, hiç silinmeyecek olan...

*********************************************************************************

HAYAT

Ben varken hayat hep vardı ve hep var olacaktı. Hayatı yormak, gözden düşürmek, ve çizmek isteyenlere inat. hep dimdik ayakta duracaktı. ve sahibi istemeden kıyamete hazır olmayacak son bulmayacaktı. hayat hep vardı ve hep var olacaktı.

Kimisi çaldırdı hayatını, kimisi ödünç verdi sevgiye karşılık, kimisi özendi özenebildiği kadar. süsleyenler de oldu, çöpe atanlar da. kim nasıl davrandıysa karşılığını öyle aldı. hayat bazen bizden yanaydı bazen acımasızdı. acımasız kılanlar bizlerdik dünya varolalı beri. yani beyazda olsa karaya da çalsa hayat hep vardı ve hep var olacaktı.

Renk cümbüşlerini anımsatan ve size karşı kara oklarını hep saklı tutan bir hayatınız olması dileği ile....

********************************************************************************

UMUT

Uzan yıldızlara, tutmasan da olur, her uzanan tutamaz ya... Bir dileğin olsun yürekten, sun onu alemlerin Rabbi'ne. Unutma er ya da geç çıkarıcaktır karşına her dileğini, yeşerttiğin her umudu.

Hiç bir umudun için "olmadı" deme, yarım bırakma dualarını, hayat ellerinden kayıyor olsa bile... Hakkını ver yaşadığın günün, kokladığın gülün. Yani öylesine koklama bir gülü, gül kokulu Efendimizi düşün hayatta da, gülün kokusunda da. Bir gün yakaladığın yerde umutlarını, göz kırparsın dualarına, bir şükür daha eklersin dudaklarına.

Asaletinden ödün verme, gülümse derdine rağmen. Her üzüntü de alıp başını gitme, karaları bağlayıp hemen ölme. Acı dediğin nedir ki, senin acılarının üstüne ne acılar vardır kim bilir. Kim bilir kaç kişi acıdan cennete yol yaptı. Acı üfleyen ateş Hz. İbrahim'i yakmadı ki, bedeni yaralar içinde kalan Hz. Eyüp'ü sarsmadı ki... Ve Hz. Yunus balığın karnında ölmedi ki...

Acının acılığını bilmeseydik, tatlıyı tattığımız da gülümsemezdik. Acılarını da sahiplen öyleyse... Acıyla elde edilmeyenin kıymeti bilinmiyor, kimbilir belki de her arzu birazcık zahmet istiyor. mesela zahmet çeken aşklar efsane oluyor, zahmet çeken annelerin ayaklarının altına cennetler seriliyor, zahmet bazen bataklıkta bir çiçek bitiriyor... Var sende zahmet çek biraz, umut ederek, gülümseyerek...

*********************************************************************************

DUA

Duasız lal olur diller, katılaşır kalp, manasızlaşır bakışlar. Duasız hayat felç olur, gece ölür, gündüz ölür. Bir dileğin olsa da olmasa da, hep yalvar, hep boynunda asılı olsun acizliğini anlatan dilekçen. Unutma sen insansın ve hep muhtaçsın O'na.

Hayat seni kuytu köşelere atabilir ansızın, dost bildiklerin sırtını döner gider bir gün. Er ya da geç yalnızlığa mahkumsun, gün gelir sende sanki bu diyarlara uğramamış gibi unutulursun. Öyleyse aç gözlerini, seni yalnız bırakmayacak olana olsun duan ve dileklerin.

Ağlamam sanırsın ama gün gelir iç çeke çeke ağlarsın, bir kambura dönüşmeden günahlar sırtında sen kamburlaş O'nun kapısında. Dertsiz sanma kendini, öyle dertlisin ki farkında değilsin. Kendinden kaçışların çare değil, çaresizliklerini kabul et ve çarenin sahibine bırak kendini.

Ve dert, musibet kapına uğramadan
Ve hayat seni sırtından vurmadan

Ve yalnız kalmadan
Ve güzellikler için

Ve iyilikler için
Ve güzeller güzelinin şefaati için
Ve tövbe için

Aç ellerini
Aç yüreğini